KARAVANLA EGE TURU 2

“AFRODISIAS” ya da AFRODİSYAS

AFRODİT “NEDENSE, YA DA NASILSA” KÜLTÜRÜMÜZDE DERİN BİR YER EDİNMİŞ!

BELKİ DE BU YÜZDEN AFRODISIAS BİZE DAHA ÇEKİCİ GELDİ. USTALARIMIZDAN ARA GÜLER’İN BU ÇOK ÖZEL ANTİK KENTİN GÜNÜMÜZE ULAŞTIRILMASINDAKİ PAYI DA ÇOK BÜYÜK!

KARAVAN HAYATI BİZLERE BİRÇOK SÜRPRİZ YAŞATIYOR. MOTOKARAVANIMIZI ALMADAN YILLAR ÖNCE YAPTIĞIMIZ DOĞU AKDENİZ TURUNDA, MERSİN YAKINLARINDAKİ “TİSAN” A GİDİP, ŞARTLARI ZORLAYARAK GÖRDÜĞÜMÜZ İLK AFRODİSİAS’TAN SONRA ASIL AFRODISIAS ANTİK KENTİNİ GÖRMEK BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİYDİ! HATTA BU ADI TAŞIYAN BAŞKA YERLER OLDUĞUNU DA DUYDUK…

ARA GÜLER, 1958’DE BİR BARAJ AÇILIŞINA GİDERKEN YOLUNU KAYBETMİŞ, BULDUĞU İLK KÖYDE SABAHLAMIŞ. YENİ GÜNÜN İLK IŞIKLARI İLE GÖRDÜĞÜ, KÖYLE BÜTÜNLEŞMİŞ ANTİK KENT KALINTILARI ONU BÜYÜLEMİŞ. O ZAMANLARDA TÜRKİYE’DE KİMSENİN ÖNEMSEMEDİĞİ AFRODİSİAS, ARA GÜLER’İN TIMES DERGİSİNDE ÇIKAN HABERİ VE FOTOĞRAFLARI SAYESİNDE TANINIP, GÜNÜMÜZE ULAŞMIŞ! AFRODISIAS’IN ÖYKÜSÜNÜN EN KÜÇÜK PARÇASI BU!

Afrodisias ile ilgili çok yazı okumuş, çok belgesel izlemiştik. Daha gitmeden görmüş gibiydik! Ama çıplak gözle görmek gibisi yok! Bu yüzden gizleyemediğimiz bir heyecanla yola koyulduk. Ayrıca Sagalassos Antik kenti‘nin ardından burayı görmek de bizim için hoş bir deneyim olacaktı! Karavan Hayatı ‘nın en güzel yanlarından biri de bu kuşkusuz…

Burdur’da hem arkeoloji, hem de doğa tarihi müzesini gezdiğimiz için planladığımızdan biraz geç yola çıkabilmiştik.

Saat 17.00 sularında Afrodisias Antik kente ulaştık. Girişte bir tabela özel aracınızla giremeyeceğinizi söylüyor, ancak gerçekler böyle değil… Kavşağın diğer tarafına bir park alanı yapılmış. Beklenen, normalden yüksek bir ücret ödeyerek aracınızı buraya park etmeniz ve vagona benzer, üstü açık, çekçekli bir aracın sizi antik kente götürmesi… 15 dakika kadar bekledik; in cin top oynuyor, işletme kulübesinde kimse yok, sonuçta motokaravanımızla gitmeye karar verdik. Çünkü Antik kent saat 19’da ziyarete kapanıyordu. Müzenin kapanış saati ise 17.00 ! Bu yüzden müze gezisini ertesi güne bıraktık.

Gidince gördük ki, ana yoldan yaklaşık 300 metre içerdeki antik kent girişinde de geniş bir otopark var. Belki çok yoğun ziyaret durumunda ikinci park yerine ihtiyaç olabilir ama, kavşağın diğer tarafındaki otopark, büyük olasılıkla birilerine para kazandırmak için yapılmış! Aracınızı yolun diğer tarafında herhangi bir yere bırakıp, sadece 300 metre yürüyerek Afrodisias’a ulaşabilirsiniz…

Gelelim sebebi ziyaretimize! Afrodisias mutlaka görülmeli! O kadar iyi korunmuş ki, Antik kenti gezerken insan tarihte yolculuk yapıyormuş hissine kapılıyor! Bir de Ara Güler’in o muhteşem siyah beyaz fotoğraflarında gördüğümüz eserleri, çıplak gözle görebilmek çok hoş!

Adını aşk ve güzellik tanrıçasından alan birçok antik kent var ama en önemlisi burası! Geyre köyü, bu antik kentin tam üzerindeymiş ama hem kazılar, hem de deprem olasılığı yüzünden 1960’ta birkaç kilometre öteye taşınmış. Asıl adı Karia olan bölge, Türk egemenliğine geçtikten sonra “Geyre” olmuş! M.Ö. 5. yüzyılda kurulan kent, M.Ö. 1. Yüzyıl ile M.S. 5. Yüzyıl arasında Roma imparatorluğu döneminde altın çağını yaşamış.

Kaliteli mermer ocaklarına yakınlığı sayesinde kent, başta heykelcilik olmak üzere tam bir sanat merkezi haline gelmiş. Afrodit tapınağı, tanrıça için antik kentte inşa edilen ilk mermer yapı. 150 yılda yapıldığı tahmin ediliyor ve ihtişamlı görüntüsü ile gelenleri etkiliyor!

ANTİK STADYUMLARIN EN İYİSİ!

Dünyanın en iyi antik stadyumu olarak adlandırılan, 30 bin kişi kapasiteli, 22 oturma sıralı, 50 metre genişlik 262 metre uzunluktaki stadyumu göz alıcı!

Roma imparatoru Hadrian’ın onuruna yapılmış hamamlarının büyük bölümü hala ayakta!

Kentin Tiyatrosu da muhteşem!

Anadolunun en eski 3 katlı sahne binasına sahip tiyatrosunun üzerinde 1960’lara kadar Geyre köyünün evleri varmış! 4’ncü ve 7’nci yüzyılda yaşanan iki büyük deprem, kentin tarih sahnesinden düşmesine sebep olmuş…

Antik kentteki heykel atölyeleri, o dönemde Dünyanın en önemli heykeltraşlık okuluna evsahipliği yapmış ve bu atölyelerde üretilen eserlerin çoğu Afrodisias müzesinde yerini almış.

1700 kişi kapasiteli Odeon, kent senatosunun toplandığı, konserler verilen “üstü kapalı” bir yapıymış.Odeon, şu anda bile çok çekici!

Afrodisias’ta anlatamadığımız o kadar çok eser var ki. Sadece bu yüzden bile gidip görmenizi öneriyoruz… En önemli eleştirimiz ise Türkiye’de birçok tarihi eserde olduğu gibi tabelaların yetersiz olması ve anlaşılır bir yönlendirme bulunmaması!

Sonraki gün, sabah açılır açılmaz Afrodisias Müzesini gezdik.

Türkiye’de gördüğümüz en güzel müzelerden biri!

“Günümüze kazandırılmış eserler bunlar ise, korunamayanlar nasıldı?” demeden yapamıyor insan… Mutlaka görülmeli!

NEREDE KALINIR?

Antik kente girmeden kamp alanımızı ayarlamamız gerekiyordu, iki alternatif vardı, biri antik kente giden kavşakta yer alan Afrodisias restoran, diğeri Geyre köyünün girişindeki Anatolia restoran. İnternetteki yorumların yanısıra kendi gözlemlerimizle Anatolia restoranı tercih ettik. Anatolia, daha oturmuş bir işletme, duş ve tuvaletleri temiz, yemekleri lezzetli.

Afrodisias yol ayrımına 2 km mesafede, çok şirin bir restoran. Yol kenarında, karavanlara park imkanı tanıdıkları bir çim alanları var. Burayı kır düğünü gibi törenler için de kullanıyorlar. İşletme sahibi Mehmet bey Almanya’daydı, bizimle Ramazan bey ilgilendi. Karavanı park edip, akşam yemeği yiyeceğimizi söyledik. Kahvaltı da alabiliriz dedik. Fiyat sorduk; “Karavan parkı için para vermeyin ama elektrik kullanırsanız onun için birşeyler verin…” cevabını aldık. Hiç sevmediğimiz bir tavır. Israr etsek de bir türlü fiyat alamadık. Ve 1 gece sadece elektriğe bağlanmak için 30 lira ödedik!

GÜZEL MEKAN, ÇOK DAHA GÜZEL OLABİLİR!

Yemek için restoran’a oturduk, geniş-ferah bir bahçeleri var. Buna rağmen iki masa ötemize oturan ve konuşmalarından yöre insanı olduğunu anladığımız 4 kişi bira içmeye başladı. Yüksek sesle ve bol küfürlü konuştukları için Ramazan bey aracılığıyla uyarmak zorunda kaldık!

Bir diğer sevmediğimiz konuya gelince; Ramazan bey’den menü istedik “ben sayayım abi” cevabı geldi. Fiyatlarını da öğrenmek istedik, tek tek saydırdık… Fiyatlar genellikle yüksek, yemekler ise lezzetliydi! Ya da biz çok acıkmıştık 😉

Tesisin temizliğine söylenecek laf yoktu. Yeşillikler içinde, tarihi eserlerin de eşlik ettiği dekor. Tavus kuşları ve arkadaşları, salıncaklar, girişteki Serender çok güzeldi. Yoldan biraz araç gürültüsü geliyordu ama dert etmedik, çok yorgunduk, güzel bir uyku çektik.

Sabah kahvaltı için Ramazan bey kişi başı 35 lira istedi. Biz Afrodisias restoran‘ı da test etmek istiyorduk, sonra müzeyi gezip Ak-tur için yola çıkacaktık.

Afrodisias restoranda da garson “menü yok abi, ben sayayım.” deyince anladık ki bu bölgede müşteriye fiyat listesi vermek gibi bir gelenek yok! Birer omlet ve çay istedik. Pandemi döneminde garsonun maske kullanmayışı, fiziki mesafenin farkında bile olmayışı can sıkıcıydı! Ardından çay bardakları öyle böyle değil, çok kirli geldi! Geri gönderdik, sonra gelenler ise “az” kirliydi! Steril mendillerimizle silerek çayımızı içtik! Omletler ise ancak yarım saat sonra gelebildi!

İYİ NİYET ÖNEMLİ ANCAK YAPACAK ÇOK ŞEY VAR!

Afrodisias restoranı 6 ay önce devralan eski gazeteci Ragıp bey genç, iyi niyetli bir işletmeci. Söylediğine göre tam bir moloz yığını olan bahçeyi, şu anda çok güzel bir hale getirmiş. Hala düzeltmesi gereken çok şey var. Bahçede çadır alanı, bungalovlar var ama Karavan için ayrılmış alan yok. Bize önerdikleri yer ise tam bir mezbelelikti.

YOL DURUMU !

175 kilometrelik Burdur-Geyre yolunun büyük bir bölümü çok iyi. Salda gölünün muhteşem manzarasını da görebileceğiniz çok keyifli bir güzergah. Yahşiler’den itibaren yol yapımı nedeniyle ulaşım tek şeritten sağlanıyor. Bu bölümde yol dar ve tehlikeli olduğu için Geyre’ye 2 buçuk saatte ulaşabildik.

YORUM YÜZDESİ

YANITINIZI BIRAKINIZ