KARAVAN HAYATI AVRUPA TURU 13; TOSCANA DA VINCI

KARAVAN HAYATININ SÜRPRİZLERE NE KADAR AÇIK OLDUĞUNUN GÖSTERGESİ TOSCANA DA VİNCİ

BÜYÜK USTA LEONARDO’NUN KÖYÜNDE KARŞILAŞTIĞIMIZ GÖRÜNTÜLER, HAYAL EDEBİLECEĞİMİZİN ÖTESİNDEYDİ!

Sıra geldi seyahatin en eğlenceli bölümlerinden birine… Karavan hayatı’nın sürprizlere ne kadar açık olduğunu bir kez daha yaşayacaktık!    Floransa’dan yağmurlu bir sabah, Toscana Da Vinci kasabasına gitmek üzere yola çıktık. Amacımız önce Leonardo da Vinci’nin doğduğu evi, sonra da müzesinin bulunduğu Da Vinci kasabasını görmekti.     Kasabaya yaklaştıkça gözlerimize inanamadık. Kilometreler öncesinde dağ taş, araba, karavan, çadır, motosiklet, bisiklet doluydu. Park yeri bulabilenler akın akın kasabaya doğru yürümeye başlıyordu. Zaten 1 buçuk kilometre kala taşıtların geçişine izin verilmiyordu!

Kendi kendimize “Leonardo’ya bu denli büyük ilgi olacağını tahmin etmemiştik.” derken, kasabaya yürüyenlerin farklılığı dikkatimizi çekti. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmura aldırmadan kasabaya gidiyorlardı. Yol arkadaşlarımız Şanal bey ve Sebahat hanım, bu koşullarda kamp yapamayacakları için çevrede kalacak bir yer bulmaya gitti.

Vinci’nin doğduğu kasaba, bizi sürprizlerle karşılıyordu!

 Biz de yağmurun dışarıya çıkmamıza izin verdiği bir anda, şemsiyemizi kapıp kasabaya yürümeye başladık…     “Tatlı” bir yokuşu tırmanıp kasaba girişine ulaştığımızda yüksek volümlü müzik dikkatimizi çekti, oraya yöneldik. Pankartlardan anladığımız kadarıyla UNICORN festivalinin içine düşmüştük! Japon anime karakterlerine benzeyen 3 genç kızın konseri vardı.

Sonra Müze ve Kalenin olduğu tarafa gitmeye karar verdik. Şimdi fark daha farkedilir olmuştu! Yürüyenlerin çoğu maskeli baloya gidiyor gibiydi. Çevremizde korsanlar, mitolojik kahramanlar, peri kızları, askerler, çingeneler, tarih öncesinden gelenler, uzay çağını yaşayanlar, film karakterlerinin kopyaları, daha neler neler vardı!Çevremizdeki görüntüleri tek tek betimlemek mümkün değil, o yüzden bol bol fotoğraf paylaşıyoruz.

 Üstad, ölümünün 500’ncü yılında çeşitli etkinliklerle anılıyordu. O etkinliklerden biri de bu festivaldi. Rengarenk giysiler içinde, -aralarında tek tük yaşlıların da olduğu-çoğunluğu genç katılımcılar sokakları şenlendiriyordu.

Biz de arada çiseleyen yağmura aldırmadan, çok eğlenerek ilk müzeye ulaştık. Biri kale duvarlarının başlangıcında, öteki kalenin içinde 2 ayrı müze yapmışlar Da Vinci için. Müzede üstadın icatlarının birer küçük -genellikle çalışan- maketi ve eserlerinin kopyaları sergileniyor. İkinci Müze daha büyük ve içerik olarak daha tatmin edici geldi bize, ikisini de aynı biletle gezebiliyorsunuz.

Rönesans döneminde yaşamış, hezarfen, filozof, astronom, mimar, mühendis, mucit, matematikçi, anatomist, müzisyen, heykeltraş, botanist, jeolog, yazar ve ressam belki bu satırlara sığdıramadığım başka özellikleri de vardır bu büyük dehanın!

       Müzeleri gezdikten sonra yine çok eğlenerek, bol bol fotoğraf çekerek festival coşkusunu içimizde hissederek akşamı ettik. Çevremizi saran üzüm bağları ve yeşilin her tonuyla bezenmiş taş evler bize, Toscana bölgesinde olduğumuzu her nefeste hissettirdi.
    Zamanlamamız çok iyiydi,-ya da üstad bize bu şansı vermişti-. Biraz yorulup, bir tarlada bıraktığımız karavanımıza doğru yürürken yağmur yeniden başlamıştı. Geceyi karavanımızın tepesine vuran yağmur damlalarının sesi altında geçirip, ertesi gün yaşayacağımız macerayı hayal ettik.
     Sırada İtalya’nın en büyük gölü “Garda” vardı…

BİR CEVAP

YANITINIZI BIRAKINIZ